Kin Kapısı İsmi Nereden Geliyor?


"İhanet Mektubu" olarak adlandırılan Gregorius'un mektubunun ve Mora'nın İsyanı'na ilişkin belgelerin bulunması üzerine yapılan duruşma sonucunda, suçlu bulunarak patrikhanenin orta kapısı önünde asılarak idam edilen Patrik Gregorius'tan sonra gizlice toplanan patrikhane yönetimi, aynı yerde bir Türk devlet veya din adamı asılana kadar, kapının kapalı tutulmasına karar verdi. Bu kapı Cumhuriyet Dönemi'ne kadar zincirlenmiş olarak tutuldu. Halen kapalı olan bu kapı, patrikhane çevrelerinde Kin Kapısı olarak anılmaktadır. Günümüzde, Rum Ortodoks Patrikleri, Patrikhane'ye başka kapıdan girip çıkmaktadır. Günümüzde bu kapının açıldığı sokağa Türkler, Sadrazam Ali Paşa Sokağı adını vermişlerdir.

Kin Kapısı
Kin Kapısı 

Osmanlı Sarayında Cin Çizimleri


Dumansız ateşten yaratıldığı inanılan Cin kavramı Osmanlı İmparatorluğu saray adetlerine kadar girmiştir. 15. Yüzyılda, II. Beyazıt Hükümdarlığı sürecinde cinlere itimat edilmiş, saray bir çok cin çizimi ile süslenmiştir.

Şimdi sizlere bu cin çizimlerinden ulaşabildiklerimi sunuyorum. Şu anda çizimler Topkapı Sarayında saklanmaktadır. Çizimler bir cin toplantısını temsil etmekte.  ( Murat Bardakçı'nın Programından Alınmıştır )

Duman Cini
Duman Cini
Duman Cini : Gördüğünüz gibi cinin ellerinde bir insan vardır. Duman cininin bağlama büyümelerinde kullanıldığına inanırlardı.

Güç ve Bilgelik Ciniİktidar Cini

Güç ve Bilgelik Cini : Gücün ve bilginin gücünü elinde tutan cin tasviri. Sakallı hali ona bilgelik atıfı yapmaktadır.

İktidar Cini : İktidarı elinde tuttuğuna inanılan cin babasıdır. Üç başlılığı iktidar sevdasını gösterir. Padişahların iktidar cininden korunması için resmin üst kısmına bir muska yazılmıştır.


Şifa Cini Uyku Cini

Şifa Cini : Aslana binmiş olan siyah cin bir elinde kılıç bir elinde minik bir insan kafası tutmaktadır. Şifa dağıttığına inanılur.

Uyku Cini : Yatakta uyuyan kişiye cin musallat olur halde çizilmiştir. Uyurken insanların cinlere karşı savunmasız olmasını tanımlıyor.



Arabistan Müdafası Fotoğrafları


I. Dünya Savaşı yüzünden zor günler geçiren Osmanlı yurdun dört tarafında cihanın en güçlü devletleri ile harp etmek zorunda kalmıştı. Çanakkale hariç tüm cephelerde ağır yenilgiler ile kapatan Osmanlı İmparatorluğunun en çetin savaşları ise Arap yarım adası ve ötesinde gerçekleşmiştir. Gerek Arap isyanı gerekse İngilizlerin petrol yataklarına ulaşma çabalarının önüne geçmek isteyen Osmanlı İmparatorluğu en büyük asker kaybını bu bölgede yaşamıştır. Osmanlı askerinin ilk savaş hattı ise Filistin direnişidir. Şimdi sizlere o günlerden kalan Fotoğrafları sunuyorum.


Filistin Taburu İçtimada
Filistin Taburu İçtimada

Filistin Halkı Osmanlı Tuğrası ve Türk Bayrakları ile Sokaklarda
Filistin Halkı Osmanlı Tuğrası ve Türk Bayrakları ile Sokaklarda
Libya’da Ay Yıldız Sancakla Araplar  İtalyanlara Karşı
Libya’da Ay Yıldız Sancakla Araplar  İtalyanlara Karşı
OsmanLı Askerleri ve filistin'deki Osmanlı Sancağı
Osmanlı Askerleri ve Filistin'deki Osmanlı Sancağı
Gazze Muhaberesinde Savaşan Askerler
Gazze Muhaberesinde Savaşan Askerler
Süveyş Kanalını Korumakla Görevli Türk Taburu
Süveyş Kanalını Korumakla Görevli Türk Taburu
Enver Paşa Hz. Ömer'in Mezarını Ziyaret Ederken
Enver Paşa Hz. Ömer'in Mezarını Ziyaret Ederken

Eski Galata Kulesi Fotoğrafları

528 yılında inşa edilmiş dünyanın en eski  kulelerinden olan Galata Kulesi ilk zamanlar fener olarak kullanılmıştır. Bizans döneminde ise İsa Kulesi olarak Galata Surlarına ek olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise yangın kulesi olarak hizmet vermiştir. Şimdi ise 20. Yüzyılın başında çekilmiş İstanbul Galata Kulesi fotoğraflarını sizlerin beğenisine sunuyorum. 

Eski Galata Kulesi Fotoğrafları
Eski Galata Kulesi Fotoğrafları

Eski Galata Kulesi Fotoğrafları
Eski Galata Kulesi Fotoğrafları

Eski Galata Kulesi Fotoğrafları
Eski Galata Kulesi Fotoğrafları

Eski Galata Kulesi Fotoğrafları
Eski Galata Kulesi Fotoğrafları

Eski Galata Kulesi Fotoğrafları
Eski Galata Kulesi Fotoğrafları

Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları


Daha önceki yazımda size Galata Köprüsünün ilginç bir hikayesinden bahsetmiştim. ( Galata Köprüsü ve Leonardo da Vinci >> ) Şimdi ise 20. Yüzyılın başında çekilmiş İstanbul Galata Köprüsü fotoğraflarını sizlerin beğenisine sunuyorum. 


Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları

Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları

Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları

Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları

Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları

Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları


Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları

Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları
Eski Galata Köprüsü Fotoğrafları

isimsiz Mezarlar - Cellat Mezarları

Çingenelerin İstanbul'a gelişi 1000'li yılların başına kadar dayanır. Sulukule olarak bilinen semt 1000'li yılların başından beri çingeneler yaşamaktadır.  Osmanlı İstanbul'u fetih ettiğinde Çingenelerin hayatında bir değişim olmamıştır,  Fatih Sultan Mehmet Çingenelerin şehirde kalmasına, yaşamasına  ve ticaret yapmasına izin vermiştir.

Ardından gelişen süreçte gayrımüslim her unsur Yeniçeri Ocağına alınıyordu fakat çingeneler bu durumdan müstesna idi. Güvensiz oldukları sebebiyle orduya katılması istenmeyen çingeneleri Osmanlılar cellat olarak değerlendirmiştir. Cellatlar halk tarafından korkulan ve lanetli kabul edilen insanlardır. Bu sebeple cellat mezarlarının tahribini önlemek için şehrin uzağına isimsiz olarak gömülmüşlerdir.
Cellat Mezarları - İsimsiz Mezarlar
Cellat Mezarları - İsimsiz Mezarlar 
İki yerde cellat mezarlığı olduğuna inanılır: İstanbul’da iki yerde cellat mezarlığı olduğu bilinmektedir, Haldun Hürel.”İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık” adlı eserinde bunlardan birinin,Edirnekapı’dan Ayvansaraya inen kara surlarının Eğrikapı civarında olduğunu yazar. Diğer bir cellat mezarlığı da Eyüpte, mezarlıklar arasından dar bir yokuşla çıkılan, Fransız yazar Pierre Loti’nin bir müddet yaşadığı, şimdilerde müze-kafe olan evin önünden gidilerek çıkılan, Karyağdı bayırında, Karyağdıbaba tekkesinin biraz ilerisindedir.
Cellat Mezarları - İsimsiz Mezarlar
Cellat Mezarları - İsimsiz Mezarlar 
Yan yana iki Cellat Mezarı Cellat mezar taşlarının üzerinde ise, isim, doğum tarihi, ölüm tarihi gibi hiçbir yazı ve işaret yoktur. Bu taşlar iki metre yüksekliğinde 40-50 cm. genişliğinde dikdörtgen şeklindedir. Birçok insan bu taşların bu mezarlıkta ne aradığını, niye dikildiklerini bilmez, ama normal mezar taşları ile yan yana öylece dururlar.
Cellat Mezarları - İsimsiz Mezarlar
Cellat Mezarları - İsimsiz Mezarlar 

Hunlardan Sarıklara Yolculuk

Romanya İlk Balban Örnekleri
Romanya İlk Balban Örnekleri 
Türk mezar taşlarının ilk örnekleri bu gün ki Romanya'da bulunmaktadır. Hunlar'ın savaşçıları için anıt olarak diktiği taşlar Fransız içlerine kadar ilerlemektedir.

Ardından İstanbul önlerine kadar balbanlar keşfedilmiştir bunlar Hunların mezarlıklarına oranla biraz daha gelişmiş heykel örnekledir. İstanbul'u da kuşatan Türk boyu Avarlara ait olan mezar taşları Bulgaristan'da bol miktarda bulunmaktadır.

 İslamiyet öncesi Orta Asya'da Türklerde savaşçıların mezarlarına öldürdüğü asker adedince heykeller inşa edilirdi.  Bedeninin yarısı toprak altında bulunan heykellerin ellerinde kılıç yada hançer benzeri bir savaş aleti olurdu. Eski Türklerin inanışlarına göre askerlerin öldürdüğü düşman askerleri ölümden sonraki dünyada Türk askerine hizmetkar olarak Gök Tanrı tarafından verilirdi.



Orta Asya da Balban Örnekleri
Orta Asya da Balban Örnekleri


Orta Asya' bozkırlarında ise bir savaşçıya verilen en üst düzey saygı ifadesi olarak kullanılmıştır. Kim olduğu bilinmese dahi Moğallar ve Türkler bu taşlar ile süslenmiş mezarları ziyaret ederek Gök Tanrıya şükranlarını bildirir ve yardım dilerdi.  Sibirya'dan başlayıp Prusyaya  kadar uzanan havzada on binlerce Balban bulunmuştur. Balban örneklerinin en değerlileri ise daha önceden sizlere tanıttığım Burana Kulesi - Kırgızistan bölgesinde yer alır.

Orta Asya da Balban Örnekleri

İslamiyet sonrasında ise inanışları değişen Türkler mezar taşı kültüründen hiç vazgeçmemişlerdir. İslam dininde ölülere mezar taşı yapmak gibi bir adet yoktur fakat mezar taşı yapmak dinen sakıncalı bir durum olarak görülmemiştir.

Anadolu'ya ilk geren Türk akınlarından ölen bir çok Müslüman asker için Balballar dikilmiştir. Anadolu'nun dört bir tarafından bu taşlardan görmek mümkündür. Çanakkale, Denizli yörelerinde bol miktarda balban bulunmuştur. İslamiyet sonrası ise heykel sanatından uzaklaşan Türkler el olmalı mezar taşlarını kullanmışlardır.



Anadolu'ya girişte kilit vazifesi görmüş Bitlis'in Ahlat ilçesinde toplu gömülmüş balbanlar  

Bitlis - Ahlat İlçesi
Bitlis - Ahlat İlçesi 
Mezar taşları Osmanlı İmparatorluğun'da da kullanımlaya devam etmiş ve bir değişiklik geçirerek ölen kişinin rütbesini belirtir şekilde tasarlamıştır.  Kavuklar, Osmanlıda ünvanın en önemli nişanıdır. Her birinin farklı manaları ve tasarımı vardır. Bu adet ölümde de kişi ile beraber gelmektedir. Mezar taşlarına eklenen kavuklar yaşayanın Dünyada'ki saygınlığını ifade etmektedir. 

Kavukların yanında sembollerde taşları süslemiştir. 

Hurma ağacı = Hacı , Kement = İdam , Divit = Alim , Ok = Kemankeş , Kavuk = Ulema , Sarık = Derviş , Fes = Zabit , Kallavi kavuk = Sadrazam , Çizme = Asker , Tulumba = İtfaiye eri , Sikke = Mevlevi , 12 köşeli = Bektaşi , Başlıksız = Melami , Gül = Muhammed , Selvi = Sabır , Çam = Ebedi uyku , Meyve = Ölümsüzlük , Lale-Kandil = Allah (c.c.)


Sarıklı Mezar Taşları 
Değişen dünyada mezar taşları bir kez daha şekil değiştirerek Osmanlı İmparatorluğu ile sarıklar, fesler ve kavuklar ile süslenmiştir.